Cumartesi günü Altınçağ Sempozyumuna katıldım. Okul öncesi dönemde çocuk gelişimine odaklanan, çok kaliteli bir etkinlikti. Konuşmacılar sahnede konuştu, ben koltukta not aldım. Aldığım notlardan ders aldıklarımı süzdüm, on madde haline getirdim ve biraz da yorum ekleyerek paylaşıyorum.
- Çocukları okul öncesi dönemde izlemek çok önemli. Çünkü hayatımızın muhtemelen en önemli dizisi çocuklarımız ve okul öncesi dönemde bu dizi ortalama 6 sezon devam ediyor. İşin püf noktası da ilk birkaç sezonu kaçırmamak… Bazen aklımız sonradan başımıza geliyor ve birden çocuklarla ilgilenmeye başlıyoruz. Ama ilk bölümlerini seyretmediğimiz için seyretmeye başladığımız bölüm anlamsız gelebiliyor. Konuyu toparlayana kadar da sezon finali geliyor.
- Çocuklarımızın zekâsı üzerine yorumlar yapıyoruz. Ama zekânın bin bir türlü tarifi olduğu için referans noktasını iyi yakalayamıyoruz. 6 kere 7 sorusuna hızlı cevap verebilmek bir zekâ göstergesi değildir. Zekânın en güzel tarifi verildi bence sempozyumda; Zekâ, hiç karşılaşmadığımız bir olayı birikimimizi kullanarak en kısa zamanda çözme becerisidir. Çarpım tablosuna hapsedilmiş bir zekâ anlayışıyla, çocuklarımızın kapasitelerini anlamak mümkün değil yani.
- Ebu Reyhan El-Biruni yıl boyunca sadece iki gün tatil yaparmış. Ramazan ve Kurban bayramlarının birinci günlerinde… Dokuz güne bağlanmayan bayramlarda mahzun olan öğretmenlere duyurulur!
- Çocuklarını ısırarak seven yetişkinler var. Isırılarak sevilmeye alışmış çocuklar da, ana sınıfına başladıklarında sevdikleri arkadaşlarını ısırmaya başlıyorlar. Bu eylemi sevginin bir ifadesi olarak görüyorlar çünkü. Avrupalı insana göre çocukları sevme ve ilgilenme şeklimiz daha sıcak elbette. Ninniler, kucaklar, havaya atıp tutmalar Anadolu pedagojisine ait ve kesinlikle çok güzel. Ancak vur deyince öldürmemek, öp deyince de ısırmamak lazım!
- Bir öğretmen sınıfta çok konuşan bir çocuğu annesine şikâyet etmiş veli toplantısında. Annesi de, “Ay hocam, siz bir de evde görseniz. Ağzı var, dili yok resmen,” demiş. Öğretmen biraz şaşırmış tabi. Sonraki veli toplantısında bu sefer baba gelmiş görüşmeye. Öğretmen babaya da aynı durumu söyleyince bu kez şöyle bir tepki almış; “Hocam, siz bir de annesini görün. Evde sustuğu vaki değildir!” O zaman öğretmen durumu anlamış. Demek ki evde pek konuşma fırsatı verilmeyen çocuklar okulda açılıyor. Çocuklara nasihat verelim derken onları dinlemeyi unutmayalım!
- 3 yaşındaki bir çocuğun en çok kullandığı kelime “ben”dir. Çünkü benlik algısı gelişmektedir. Ama 30 yaşına gelmişseniz ve hala en çok kullandığınız kelime hala “ben”se, benlik gelişiminizde bir problem var demektir. Yaş ilerledikçe “ben”in “biz” olması sağlıklı bir benlik algısının göstergesidir.
- Resim çocukların kendilerini ifade edebildikleri çok önemli bir araç. Mesela anne babası ayrı çocuklar çizdikleri resimlerde hep bir ev ve bütün ailenin bir arada olduğu figürler kullanıyorlar. Bu da çocukların minicik dünyalarında parçalanmış aileyi bir araya getirmek için ne kadar büyük bir özlem duyduklarını gösteriyor. Demek ki çocukların gözyaşları bazen kalemlerinin ucundan akıyor, yıkılan dünyalarını rengârenk boyalarla yeniden kurmaya çalışıyorlar.
- Fazla bilinçli veliler eğitim sürecine zarar veriyor. Hele özel okula para verdikleri için okulda geçen her dakikanın hesabını soran veli tipi çok tehlikeli. Eskiden eti senin, kemiği benim denirdi. Artık veliler, “Eti de benim, kemiği de. Sen sadece tart!” diyor öğretmenlere. Aynı şekilde eskiden karne günü anne baba çocukları yanına çağırıp, “Bu karnenin hali ne?” diye sorarlardı. Artık karneyi alıp öğretmenin yanına gidiyorlar ve “Bu karnenin hali ne?” diye öğretmen soruyorlar. Okul-aile ilişkisi bir bakıma evliliğe benziyor. Evlenen çiftler sürekli, “Acaba yanlış mı yaptık?” zihniyetiyle her şeyi sorgulamaya başlarlarsa, o evlilikte mutluluk hayal olur. Tıpkı bu tür velilerin müdahil olduğu eğitim ortamlarında başarının hayal olduğu gibi…
- Artık Cenin Hakları diye bir şey var. Anne karnındaki çocuğun fiziksel veya zihinsel bir engeli olduğu anlaşıldığında alınmasına izin verilmiyor. Belirli bir aydan sonra kürtaj yaptırmak isteyen ailelelere, “Çocuk doğsun, sonra boğarak öldürürsünüz” denerek durumun vehameti aktarılıyor. Söylenince biraz ağır geliyor ama bu durumun kürtajdan aslında çok da bir farkı yok.
- Çocuklarınızı tabletten, telefondan, televizyondan olabildiğince uzak tutun. Okul öncesi dönemde çocukların en çok ihtiyaç duydukları şey oyun. Ama bilgisayar oyunu değil. Eğer siz çocuklarınızın oyun ihtiyacını gidermek için ellerine tablet verirseniz, büyüdüklerinde muhtemelen bayramınızı tebrik etmek için sadece mail atarlar. Dijital cihazlara emanet edilen bir çocuk eğitiminin başarısı da dijital olur. Yani ya 0, ya da 1.
Bir yorum yazın
E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir. Gerekli özen gösterilmeden yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.