Öğretmenlerimiz hepimiz üzerinde olumlu ya da olumsuz derin izler bırakmıştır. Bir eğitimci olarak ben de kendi öğretmenlerimden, öğretmenlik adına çok şey öğrendim. Hani öğretmenliği öğretmenlerimden öğrendim, desem yeridir.
Mesela ilkokul öğretmenimden çok şey öğrendim.
İlkokula başladığımda sesleri öğrenmiş ve bazı kelimeleri yazabiliyordum, öğretmenim bu durumu fark etmedi.
Fark etsin isterdim.
Çocuklara isimleriyle hiç hitap etmezdi. Bu yüzden bir birey olarak onun gözünde varlığımı hiç hissetmedim.
Hissetmek isterdim.
Sınıfta gözdesi birkaç kız öğrenci vardı. Onlar değerliydi. Diğerleri önemsizdi.
Onlar gibi değer görmek isterdim.
Sınıfta kimseye dokunmaz, başını okşamaz, sarılmazdı. Oysa o kadar terbiyeli, uslu, çalışkan bir çocuktum ki.
Bir kez olsun başımı okşasın isterdim.
Dedim ya ondan çok şey öğrendim. Tabi ki onun yaptıklarını yaparak değil! Yaptıklarını yapmayarak.
Öğretmen olduğumda, tüm çocuklarıma ismiyle hitap ettim, adlarını sesimden duysunlar, var olduklarını hissetsinler diye.
Minicik birlerimi kucağıma alıp havaya attım, üst sınıftaki öğrencilerin başlarını okşadım, tüm öğrencilerimin gözlerinin ta içine baktım sevildiklerini hissetsinler diye.
Aralarında ayrım yapmadım. Hiçbirine daha az kıymetli olduğunu düşündürtmedim. Her birine ayrı kıymet verdim, kişilikleri gelişsin diye.
Benim de hatalarım olmuştur elbet ama her zaman onlara değer verdiğimi hissettirdim. Sadece beyinlerinin değil, kişiliklerinin gelişimini de önemsedim.
Dedim ya öğretmenlerimden çok şey öğrendim.
Sonra ortaokulda bir matematik öğretmenim vardı. Adı, Ahmet KAYA’ydı. Bir gün elinde yazılı kağıtları sınıfa geldi. Öyle heyecanlı öyle mutlu, öyle duygulu ki mutluluktan ağlayacak nerdeyse.
-Çocuklar dedi, ben ömrümde ilk kez bir öğrencime 10 üzerinden 10 verdim. O yüzden çok mutluyum. Dünyalar benim oldu. Okula sevinçten uçarak geldim.
Bekledik…
- Aferin Doğan, dedi. Aferin, seninle gurur duyuyorum.
Ben işte o gün kendimi önemli hissettim. Başaracağıma inandım.
Toplum içinde konuşmazdım, çok utangaçtım. O öğretmen ilk kez bana sınıf içinde zorla türkü söyletti. Söyleyemem, dedim. İnat etti. Zorladı. Hatta söyleyeceksin diye iki de tokat attı.
Ağlayarak ilk türkümü söyledim.
“Yarim senden ayrılalı
Hayli zaman oldu gel, gel…”
Gözyaşlarımla birlikte dilimin zincirlerini kırdı. Bana özgürlüğümü verdi.
Bu gün güvenle ve inatla hakkı haykırabiliyorsam, belki de başlangıcı odur, bu duruşun.
Dedim ya öğretmenlerimden çok şey öğrendim.
Doğan CEYLAN
Maarif Müfettişi
Bir yorum yazın
E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir. Gerekli özen gösterilmeden yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.