Milli Eğitim Bakanı Prof.Dr. Ziya Selçuk, Habertürk ekranlarında düzenlenen canlı yayında Veyis Ateş'in sorularını yanıtladı. Bakan Selçuk, öğretmenlerden beklentilerine ilişkin, "Bir öğretmende şefkat ve merhamet çok önemli. Çocuğa bilgi vermek, bir taraftan zehirlemek anlamına da gelebiliyor. Öğretmen, sadece beyninden konuşursa çocuk bunu almıyor, kalbinden konuşmalı. 'Ben çocuğa bir şey aktarıyorum' deyince öğretmenlik burada bitiyor. Şefkat ve merhamet olmalı." dedi. "Türkiye'nin eğitim sistemi bu kadar küçümsenmemeli." diyen Selçuk, "Türkiye'de eğitimde çok güzel şeyler yapıldı. Türkiye aslına sanıldığından daha fazla imkanlara sahip bir ülke." ifadesini kullandı. Selçuk, eğitimdeki eksikliklere ilişkin, "Bizim teknoloji eksikliğimiz yok. Bizim eksikliğimiz yapısal. Öğretmenlik meslek olarak oturtulmalı, okullar arasındaki eşitsizlik giderilmeli" diye konuştu. Selçuk atanamayan öğretmenlere dair ise, "Ekonominin gidişatına göre bu yıl kaç kadro ilan edebiliriz, bunun hesabını Hazine ve Maliye Bakanlığı yapıyor." şeklinde konuştu.
Hababam Sınıfı Müzesi'nden düzenlenen canlı yayında Veyis Ateş sordu, Bakan Ziya Selçuk yanıtladı.
"İLKOKUL 2. SINIFTA İKİ AY KİMSE VARLIĞIMI HİSSETMEDİ"
Ziya Selçuk, öğrencilik yıllarına ilişkin, "24 Kasım Öğretmenlik Günü'nü kutlamak isterim. Söyleyeceklerimin öğrencilere nasıl yansıyacağı konusunda endişelerim var. Disiplinli, çalışkan öğrenci değildim. Beni model almasınlar, ya da alsınlar. Benim çocukluğun Ankara'nın bir köyünde başladı. 4.5 yaşında ilkokul bire başladım. Toplam 17 gün okula gitmişim, sonra kaçmışım. O bir yıl ailem köyden Ankara'ya göçmüştü. Babaannem, 'ben şehirde yaşayamam' dedi ve ben onunla kaldım. Otobüsün koltuğuna saklanarak defalarca kaçıp Ankara'ya gitmiştim. Her seferinde Ankara'da kaybolurdum ve beni polis bulup götürürdü. O süreçte ilkokul birde alfabeyi öğrenmem söz konusu olmadı. Babam Ankara'daki okula götürdüğünde müdür 'ikinci sınıftan başlayacak' dedi. İkinci sınıftan başlamam kararı alındı. Çektiğim çizginin üstüne iki nokta koyuyordum. O bizim öyle ki ineğe benziyordu. Hocam kızardı. Kimse benim sınıftaki varlığımı hissetmiyordu. İlkokul 2. sınıfta iki ay kimse varlığımı hissetmedi." dedi.
"UZUN ZAMAN OKULA GİDER GİBİ EVDEN ÇIKTIM AMA GİTMEDİM"
Ziya Selçuk, "Bir öğretmenim sayesinde ben okula girdim, hep bana destek oldu. Ben çok nadiren konuşan bir çocuktum. Fakültede 4 yıl boyunca bir kez parmak kaldırıp konuşmuş biri değilim. Ben aslında ilkokulu sevdim. İlk iki senesi hariç, sevdim. Ortaokulu sevdim. Sınıfın en kısa boylusuydum, sınıftakilerden iki yaş küçüktüm. Lisede terör dönemi sürekli okulda olaylar var. Bazı konuları hiç anlamıyordum. Anlamsızlık beni rahatsız etmeye başladı. Ben okula gidiyormuş gibi sürekli okuldan kaçtım. Sabah okula gidiyor gibi evden çıktım, ama okula gitmedim. Ara tatil olunca ailemin haberi oldu. Okumamaya karar verdim. Babamın nazik bir müdahalesiyle okula tekrar devam ettim. " ifadesini kullandı.
"TIR ŞOFÖRÜ OLMAK İSTİYORDUM"
Küçükken TIR şoförü olmayı hayal ettiğinden bahseden Bakan Selçuk, "Babam minibüs şoförüydü. Elime yabancı bir dergi geçti. TIR dergisiydi. Bana sınıf atlama olarak gelirdi, babayı geçeceğiz... O dolmuşçuysa ben TIR'cı olacağım diye. 8-9 yaşında zaman zaman doktorluk, öğretmenlik gibi meslek hayallerimim oldu." dedi.
"15 YAŞIMA KADAR KİTAP OKUMADIM"
"Ben 15 yaşıma kadar hiç kitap okumadım." diyen Bakan Selçuk, "Çok özendiğim bir öğretmenim vardı. Onun ses tonuyla konuşmaya çalışırdım. Fakülte son sınıftayken bir kitap okuma açığım vardı. Aşırı bir okuma dönemi başladı. Bütün sahafları gezdim. Sanki yıllardır o okumamışlığın getirdiği bir açlık vardı. Öğretmenliği bir bilgi transferi değil, hayat yolculuğu olarak algılamaya başladım" ifadesini kullandı.
"DERGİ ÇIKARTIP EĞİTİM GÖRÜŞLERİMİZİ YAZDIK"
Bakan Selçuk, "Fakültedeyken bir dergi çıkarttık. Ankara'da oklavalar aldık, tekstil makinesi yaptık. İki nüsha dergi bastık. Eğitim görüşlerimizi yazdık. Akademiye geçtiğimde daha olgunlaşmaya başladı. Benim eğitimle ilişkim daha çok felsefeden gelen bir ilişki. İnsanın dışarıdan içeri bir eğitime karşı oluş. Her çocuğun müfredatı kendi içerisinde saklıdır. Terbiyenin Arapça'ya, Osmanlıca'ya nasıl geldiği bütün bunlarla ilgilendiğimizde eğitimle ilgili önce dili, kavramı değiştirmek lazım. Dil kur, düşünce kur, bunları göstergeye dönüştür." dedi.
"ÖĞRETMEN KALBİNDEN KONUŞMALI"
Bakan Selçuk şunları kaydetti:
"Bir öğretmende şefkat ve merhamet çok önemli. Çocuğa bilgi vermek bir taraftan zehirlemek anlamına da geliyor. Öğretmen sadece beyninden konuşursa çocuk bunu almıyor, kalbinden konuşmalı. Önce duygu bağı oluşmalı. Öğretmenlik kişinin öğrenme serüvenidir, olgunlaşma yolculuğudur. 'Ben çocuğa bir şey aktarıyorum' deyince öğretmenlik burada bitiyor. Şefkat ve merhamet olmalı. Terbiye aslında kadınların çok doğal olarak başarabildiği bir unsur, erkeklerin ise öğrenerek başarabildiği bir şey."
"BİZİM EKSİKLİĞİMİZ YAPISAL"
Bakan Ziya Selçuk, "Bizim teknoloji eksikliğimiz yok. Bizim eksikliğimiz yapısal eksiklikler. Öğretmenlik meslek olarak oturtulmalı, okullar arasındaki eşitsizlik giderilmeli. Müfredatın daha kişiselleşmesi. Bunu mümkün oldukça kişiselleştirmeliyiz. Eğitim mahiyeti bozulursa teknoloji burada zarar verir." diye konuştu.
"TÜRKİYE'NİN EĞİTİM SİSTEMİ KÜÇÜMSENMEMELİ"
"Türkiye'nin eğitim sistemini bu kadar küçümsenmemeli." diyen Selçuk, "Türkiye'de eğitimde çok güzel şeyler yapıldı. Türkiye aslına sanıldığından daha fazla imkanlara sahip bir ülke. Sadece kaynak, ilişki ve finans yönetimi konusunda taktiğe ihtiyacı var. Türkiye'nin şu an yapamaya çalıştığı şu. Büyük fotoğrafın tamamına bakıp bütün bileşenleri yönetebilme ihtiyacı var. Şimdiye kadar yapılmayan bu. Aldığımız her kararın diğer bileşenleri nasıl etkileyeceği konusunda modellemeler lazım" ifadesini kullandı.
"TÜRKİYE BUNA HAZIR VE ÇOK DAHA İLERİSİNİ İSTİYOR"
Selçuk, "Zerk etmek fiili bezim eğitim literatürümüzde çok kullanmadığımız bir kelime. Aşağıdan yukarıya paylaşılan bir hareketle olacak bir şey. Okulun bir hedefi olması gerek. Okullar hangi parametrelerde yüzde kaçlık birimdedir, hangi okulun ne ihtiyacı var ki biz bunu nasıl sağlarız? Okullarımız arasındaki farkı 5 yılda büyük ölçüde kapatacağımız zamana gidiyoruz. İmkan farklılıkları var. Okullarda ücretli öğretmen olmaması gerekiyor, kadrolu öğretmen olması gerekiyor. Yüzde 34 farklılık var başarı konusunda. Ama imkân farklılığı bundan daha fazla. Ders kitaplarının içeriğinin hepsinin yeniden organizasyonu konusunda bir süreç var. Bu çok rahatlıkla yapılabilecek bir şey. Türkiye buna hazır ve daha ilerisini istiyor. Bu toplumsal bir talep olduğu içinde kolay. Biz aşağıdan yukarıya doğru öğretmenlerimiz desteğiyle kendiliğinden oluşacak bir süreç. " dedi.
"İŞ GARANTİLİ OKULLAR OLACAK"
Bakan Selçuk sözlerini şöyle sürdürdü:
"Toplumdaki cazibe iş garantisiyle artacak. Çocuğu iş başı eğitim ile, çocuk ürettiği için para kazanacak. Ürettikçe satış olacak. Satış oldukça okullar pirim kazanacak. Fabrikaların makinelerini kullanacağız. Fabrika okuldur. Bir yıl içerisinde iş garantili okullar olduğunu göreceksiniz. Bütün bunlar lise mezununun iş bulmasını bir an önce üretmesini sağlayacağız. Askerlikle ilgili tedbirler alacağız. İş garantili okullar olacak."
ÖĞRETMENLİKTE NELER DEĞİŞECEK?
Selçuk, öğretmen olma sisteminde yapılacak değişliğe ilişkin, "Bizim bu topraklarda kendi kökünde bakacak yeşertecek bir köke ihtiyacımız var ve bizim kökümüz çok sağlam. Burada öğretmenlerimiz açısından eğitim hayatlarını daha anlamlı kılmak ve bir ilham hissetmek çok değerli. İl il dolaşıyoruz. İlçeleri dolaşıyorum. Birinci ağızdan benim mutfağı dinlemem lazım. Para, kadro sormuyorlar. Eğitimcilik hayatlarını daha tatmin edici kılmak önemli. 20 yıl da geçse öğretmenden aynı şeyi bekliyoruz. Yatırım yapmalıyız. Öğretmenlerin kariyer sisteminde yükselmelerini nasıl sağlarız, bunların hesaplarını yaptık." ifadesini kullandı.
ATANAMAYAN ÖĞRETMENLER
Atanamayan öğretmenlere ilişkin Selçuk, "Türkiye'nin temelde insan kaynağı planlamasıyla ilgili sorunu var. Türkiye'nin çağ nüfusu belli. Bunların 2040 yılına kadar doğum eşiklerini de biliyoruz. 2040'a kadar kaç çocuk doğacak tahminlerimiz ortada. Bunlara kaç öğretmen gerekiyor bu da ortada. Analizini çıkardık. Baktığımızda her sene 40 binin biraz üzerinde öğretmen mezun oluyor. Bizim hangi branşta kaç öğretmene ihtiyacımız olduğu da belli. Çok fazla öğretmen mezun oluyor. Yüzbinlerde öğretmen formasyon almış ve atanmayı bekliyor. Biz ne yapacağız? Formasyon denilen ve doğrudan doğruya öğretmen adayı yapan kanalı kesiyoruz. Kim öğretmen olarak atandıysa formasyonu o olacak, başkası almayacak. Eğitim fakülteleri konusunda YÖK ile çalışmamız var. Ekonominin gidişatına göre bu yıl kaç kadro ilan edebiliriz, bunun hesabını Hazine ve Maliye Bakanlığı yapıyor. Öğretmen açığının en fazla olduğu bölge Marmara" dedi.
"31 BİN CİVARINDA YENİ ÖNERİ VAR"
Projeyi öğretmenlerin fikirlerini doğrudan alabilmek için hayata geçirdiklerini hatırlatan Selçuk, "81 ilin tamamından fikir geldi. Toplam 31 bin civarında yeni öneri var. Bunların 4 bin kadarı da çok somut ve kapsamlı projeler. Bizim tam da ihtiyacımız olan konularda projeler var." diye konuştu.
Selçuk, veri madenciliği metodolojisi ile Bakanlığa iletilen bütün proje önerilerinin analiz edildiğini aktardı.
Çeşitli parametrelerin dikkate alındığını ve bunlara göre alt başlıklar oluşturulduğunu dile getiren Selçuk, daha sonra projeler ile içinde geçen anahtar kelimelerin sınıflandırıldığını kaydetti.
Projelerin yazılım aracılığıyla anahtar kelimelere göre gruplandığı bilgisini veren Selçuk, "Böylece biz projeleri ilgili birime otomatik olarak gösterebilmiş, sevk edebilmiş oluyoruz." ifadesini kullandı.
Öğretmenlerden gelen proje fikirlerinin sayısının giderek arttığını söyleyen Selçuk, "Öğretmenlerimizin bazılarına yüz yüze ulaşamasak da beraber sanal ortamda yeni projeler üzerinde çalışma fırsatımız olacak." açıklamasını yaptı.
Kaynak: Haberturk.com
Bir yorum yazın
E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir. Gerekli özen gösterilmeden yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.