Değerler eğitimiyle ilgili velilerin okuldan beklentileri artıyor. Bu memnun edici bir gelişme. Ama beni biraz tedirgin eden bir durum var.
Sanki değerler eğitimi Türkçe veya sosyal bilgiler gibi bir ders olarak görülmeye başlandı. Aylık temalarla, pano çalışmalarıyla veya ibretlik hikâyelerle elbette çok güzel işler yapılabilir.
Ama değerler eğitimi için ders zili doğumla birlikte çalar. En kritik dönem de erken çocukluk dönemidir. Yani karakter oluşumu tamamlanana kadar olan zaman.
Bu eğitimin yeri ve zamanı yoktur. Çocukluktan itibaren yaşanan her hadise, yapılan her konuşma ve evde geçen her dakika çocukta değerlerin oluşumuna katkıda bulunur.
Yetişkinlerde sıkça rastlanan değersizlik hissinin temelinde, altı bezli dönemden kalan hatıralar vardır.
Bu anlamda evde çocukla yapılan konuşmalar aslında gayriresmî bir değerler eğitimi müfredatıdır. Bu müfredatın yıllık planı yapılmaz, notu karneye yansımaz. Sınavların tarihi de belli değildir.
Ne zaman ki anne babalar çocuklarıyla ilgili imtihan yaşamaya başlar, evde boş geçen dersler hatırlanır. Ve telafi programları devreye girer.
Çocuklar alfabeyi okulda öğrenirler ama anne babalarının kelimeleriyle cümle kurarlar.
Konu değerler eğitimiyse eğer, evdeki eğitimle okuldaki eğitim arasındaki fark, anne sütüyle pastörize süt arasındaki fark gibidir.
Değerler eğitimini tamamen okula havale eden anne babalar, havale masraflarına katlanmak zorundadır.
EL AĞZINA BAKAN KARISINI TEZ BOŞAR
Geçenlerde bir arkadaşım anlattı.
Veli grubunda çocuğu birinci olan bir anne tüm sınıfın sınav sonuçlarını paylaşmış. Grubun yöneticisi buna çok kızmış. Çünkü onun çocuğu listenin alt sıralarındaymış.
O da el âlemin ağzı torba olmadığı için büzememiş ama gruptan atmış.
Yetişkinlerin rekabetine çocukları alet etmek ne kadar kötü!
Çocuğunun yüksek notuyla övünen de çocuğunun zayıf notundan utanan da eşit derecede hatalıdır. Çünkü hayırlı evlat tarifinde rakamlara yer yoktur.
“Millet ne der” kaygısı aile içi iletişimi günden güne zayıflatan bir tümördür. Kötü huylusu kısa sürede yayılıp iletişimi öldürür. En iyi huylusu ağrı yapar, sıkıntı verir.
Siz de benzer kaygılar taşıyorsanız, başkalarına aldırmak yerine acilen bu tümörü aldırın. Rahat edersiniz.
“Değerler” eğitiminin merkezinde çocuk, “ne derler” eğitiminin merkezinde el âlem vardır.
Sizin için hangisi önemliyse, onu seçersiniz.
SÖYLENENLER VE ÇOCUĞA GİDEN MESAJLAR
Çocuklarla yaptığımız konuşmalar gayriresmî bir değerler eğitimi müfredatıdır dedik ya! İşte size satır aralarına saklanmış derslerden üç örnek…
- Anne, Türkçe sınavından 87 aldım.
- Senden daha yüksek alan var mı sınıfta?
Çocuğa giden mesaj: Senin sınavdan kaç aldığın umurumda değil. Önemli olan senin herkesten daha başarılı olman. İnşallah bütün arkadaşların senden daha düşük almıştır.
***
- Anne, matematik sınavından 95 aldım.
- Mertcan kaç aldı?
Çocuğa giden mesaj: Senin 95 alman önemli değil. Önemli olan veli toplantılarında beni gıcık eden sınıf annesi Aysel Hanım’ın oğlu Mertcan'dan daha yüksek puan alman.
***
- Baba, deneme sınavından 42 geldi.
- Hadi ya! Karneye yansıyacak mıymış?
Çocuğa giden mesaj: Önemli olan öğrenmek değil, nottur. Karnende zayıf olursa ben milletin yüzüne nasıl bakarım? Notların yüksek olması için her yolu dene. Kopya da çekebilirsin.
Bİ’ŞEY SORABİLİR MİYİM?
Çocuklarının yüksek notlarıyla övünen veya başkalarına mahcup olma kaygısıyla çocuğunun düşük notlarından utanan anne babalara ebeveynlik dersinden kaç verirdiniz?
Kaynak: http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/salih-uyan/600324.aspx
Bir yorum yazın
E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir. Gerekli özen gösterilmeden yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.