Eski söylemiyle alan seçimi, yenisiyse ders seçimi lise sıralarındaki en önemli duraklardan biridir. Bu durak, şimdilerde lise ikinci sınıf sonunda çıkıyor karşımıza. Lise hayatına başarıyla devam etmek isteyen her öğrenci, bu kararı verirken atalarımızın deyimiyle ince eleyip, sık dokuması gerekiyor.
Peki doğru adresi arayan liselinin yanındaki ahalinin ahvali nasıl olmalı, nelere dikkat etmeli, nasıl bir tutum sergilemeli, çocuklarına nasıl yardımcı olmalıdır?
Bazı sorular sorarak başlayalım!
“Çocuğum alan seçerken nerede durmalıyım?
“Çocuğumun ilgi ve yeteneklerini nasıl belirlerim?” ,
“Çocuğuma uygun meslek grupları nelerdir?”
“Bu süreçte çocuğuma nasıl destek olabilirim?” gibi sorular cevap bulması gerekiyor.
Çocuk büyüten her anne baba biraz dikkat kesilirse, onun neye ilgi duyduğunu ve nelere yeteneği olduğunu kolayca tespit edebilir. Çocukluğunda hangi oyunları oynamaktan hoşlanırdı? Bu soru bile çocuğunuza fikir vermek için başlı başına yeterlidir. Çocuğunuzun ders başarısını, ilgi ve yeteneklerini, serbest zamanlarında ne tür etkinliklerde bulunduğunu gözlemlemek işinizi kolaylaştıracaktır. Geçmişe dair notlar çıkarırken, bu başlıkları alan ve mesleklerle eşleştirmeye çalışın.
Gönlünüzde yatan aslanı çocuğunuza dikte etmeyin. Sadece sorduğunda fikrinizi söyleyin. Çünkü yapmak istediğiniz şey iyi niyetlide olsa ergenlik döneminde geri tepme yapabilir ve bu da gereksiz gerginliğe davetiye çıkartır.
Çocuğunuzun alanlara kaynaklık eden ders başarısı önemli bir referanstır. Çünkü bu dersler, seçmeyi düşündüğü alanda daha geniş müfredatla okutulacaktır. Sene boyunca okuduğu derslere olan ilgisi, bu derslerden aldığı notlarla doğru orantılı değil midir?
Öğretmenlerin görüşü mutlaka alınmalıdır. Akademik başarıyı en objektif değerlendiren kişi ders öğretmenidir. Mutlaka onların görüşlerini alın ve önerilerini önemseyin.
Ebeveynler içlerinde ukde kalmış idealleri çocuklarında görmek isterler. 'Ben olamadım, o olsun' anlayışı gençler tarafından sıkı defansla karşılanır. Çocuğumuzun istek ve ideallerinin bizden farklı olabileceğini unutmamalıyız.
Özelikle ergenler kıyaslanmaktan hiç haz etmezler. Üzülmenin ötesinde kin ve öfke duygularını besleyen bu tutumdan uzak durmakta fayda var. Bu tutumun çocuğa hiçbir katkısı yoktur. Unutmayalım ki, insanlar birçok şeyde olduğu gibi yetenek ve ilgileri bakımından da farklıdırlar. Nasıl boyları, kiloları, saç ve göz renkleri aynı değilse başarıları da aynı olmayabilir. Onu başkalarıyla değil sadece kendisiyle yarıştırmak, ona daha isabetli ve güzel sonuçlar aldıracaktır
Bir yorum yazın
E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir. Gerekli özen gösterilmeden yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.