Üniversitelerimiz eğitime değil öğretime odaklıdırlar. Temel işlevlerini bundan asırlarca öncesinde olduğu gibi tekdüze içerik nakli olarak görmektedirler. Fakat çağımızda içerik artık meta haline gelmiş ve değersizleşmiştir. İşverenlere nasıl mezunlar istedikleri sorulduğunda içerik değil yetkinlikler öne çıkmaktadır. Maalesef üniversiteler yetkinlik geliştirme konusunda pek fazla bir şey yapmamaktadırlar. Liseden birçok yetkinlikleri eksik olarak gelen öğrenci üniversitede bu eksikliklerini tamamlayamamakta ve sadece üniversite tarafından belirlenen içeriği öğrenip mezun olmaktadır.
Özetle, üniversitelerin mezun ettiği öğrenciler ile ülkenin ihtiyacı olan işgücü arasında ciddi bir uçurum bulunmaktadır.
Önce 4 farklı kaynak kullanarak 21 Yüzyılda yaşam ve kariyerlerinde başarılı olabilmeleri için bireylerden neler beklendiğine bakacağız.
ABD’de aralarında American Association of School Librarians, National Education Association gibi derneklerin ve Lego, Microsoft, Pearson, ETS, İntel, HP, Dell, Apple, Crayola, Cisco gibi eğitim ile ilgili şirketlerin de bulunduğu 32 üyeli bir “21 Yüzyıl Yetkinlikleri” ortak çalışma grubu tarafından detaylı bir çalışma sonucu etraflı bir “21. Yüzyıl Öğrenme Çerçevesi” geliştirilmiştir. Bu çerçeve ile öğrencilerin gelecekteki iş ve yaşamlarında başarılı olmak için gerekli olan yetkinlik, bilgi ve deneyimleri tanımlanmaktadır.
1.A) Temel dersler ve 21. Yüzyıl Temaları Temel derslerin arasında İngilizce, edebiyat, dünya dilleri, sanat, matematik, ekonomi, bilim, coğrafya, tarih ve yurttaşlık bilgileri bulunmaktadır. Bunlara ek olarak okulların aşağıdaki 21 yüzyılın disiplinler arası temalarını da bu temel alanların içine yerleştirmeleri gerekmektedir.
1.B) Öğrenme ve İnovasyon Yetkinlikleri Günümüzün gitgide karmaşıklaşan yaşam ve iş ortamlarına hazırlıklı olan öğrenciler ile olmayanları ayıracak olan şey, aşağıdaki öğrenme ve inovasyon yetkinlikleridir.
1.C) Enformasyon, Medya ve Teknoloji Yetkinlikleri Günümüzde teknoloji ve medya tarafından yönlendirilen bir ortamda yaşıyoruz. Bu ortamın özellikleri bilginin bolluğu, teknoloji ürünlerinde hızlı değişim ve işbirliği sayesinde şimdiye kadar görülmemiş boyutlarda bireysel katkılarda bulunabilme potansiyelidir. Etkin yurttaşlar ve çalışanlar birçok fonksiyonel ve kritik düşünme yetkinliklerine sahip olmalılar:
1.D) Yaşam ve Kariyer Yetkinlikleri Günümüzün yaşam ve iş ortamları içerik bilgisi ve düşünme yeteneğinden çok daha fazlasını gerektiriyor. Küresel rekabetin hakim olduğu bilişim çağının karmaşık yaşam ve çalışma ortamlarında başarılı olabilmek için öğrencilerin yaşam ve kariyer yetkinliklerine odaklanıp geliştirmeleri gerekiyor.
Aşağıdaki yetkinlik listesi 20 yıl öğretim üyeliği yaptığım University of Alberta’da yapılan bir çalışmadan alınmıştır.
Bu “Başarılı 21. Yüzyıl çalışanı için en önemli 10 yetkinlik” listesi de Phoenix Üniversitesi’nden bir öğretim üyesi tarafından öğrencileri icin geliştirilmiş. Listeler arasindaki benzerliğe dikkat çekmek istiyorum.
Dinleyici olarak katılmış olduğum 2009 World Business Forum’da, iş dünyasının en önde gelen gurularından birisi olan Gary Hamel kanımca çok önemli bir saptamada bulundu. “Kurumlar çalışanlardan ne bekler?” sorusuna geçen yüzyıl ile bu yüzyılı kıyaslayarak cevap verdi. Geçen yüzyılda kurumların itaat, sadakat (obedience), titiz/itinalı çalışma (diligence) ve zeka (intelligence) beklediğini, fakat artık bu özelliklerin meta, yani ticari mal (commodity) haline geldiklerini belirtip, 21. Yüzyılda bu özelliklerin yetersiz kalacağını vurguladı. Bu yüzyıl beklentileri olarak da inisyatif alabilme/girişimcilik (initiative), yaratıcılık (creativity) ve tutku/hırs/heyecanı (passion) saydı.
Yukarıda 21. Yüzyıl yetkinlikleri için 4 farklı kaynaktan bilgi verdim. Bu bilgilerin tümü Kuzey Amerika kökenli. Türkiye’deki beklentilerin de enine boyuna araştırılması gerektiğini düşünmekle birlikte, küreselleşen iş dünyasında ülkeler arasındaki farklılıkların fazla olmasını beklemiyorum. Şimdiye kadar Türkiye’de İK yöneticileri ile yaptığım görüşmelerde hep yukarıdakilere benzer konular gündeme geldi ve özellikle mezunların yetkinliklerinin gelişmemiş olduğu vurgulandı. Kurumlar bilgi eksikliğini iç eğitim programları -hatta uzaktan eğitim- ile nispeten kolay bir şekilde giderebiliyorlar.
Fakat yetkinliklerin gelişmesi için daha uzun zaman, uygulamalı eğitim ve bol pratik gerektiğinden çalışanların yetkinliklerinin gelişmemiş olması kurumlar için daha ciddi bir sorun oluşturuyor. Örneğin, araştırma yetkinliklerinin gelişmesi için bireylerin birçok farklı konuda araştırma yapması gerekli. Takım çalışması yetkinliklerini geliştirebilmek için bireylerin defalarca farklı takımlar içinde yer alması gerekli. İletişim yetkinliklerinin gelişmesi için bireylerin birçok rapor yazması ve sunum yapması gerekli. Özetle, yetkinlik geliştirmek için defalarca uygulama yapmak gerekli ve bunun için de zaman gerekli. Bu yetkinlikler öğrenciler mezun olduktan sonra değil, okulda iken -tercihen ilk ve orta öğretim sırasında- geliştirilmeli. Peki geliştiriliyor mu?
Farklı üniversitelerin tanıtım programları sırasında binlerce lise mezunu ile temasta bulunma fırsatım oldu. Yüzlercesi öğrencim oldular. Bu deneyimlere dayanarak Türkiye’deki lise mezunlarının eksik olduğu alanların listesini çıkardım. Listeye geçmeden önce iki noktayı vurgulamakta yarar görüyorum:
Aşağıdaki listeyi ilk defa Özyeğin Üniversitesi’nin ilk stratejik planı için yapmıştım. Sonra bizi bekleyen işin ne kadar zor olduğunu herkese anlatabilmek için bu listeyi -biraz da çekinerek- öğrencilerimizin ebeveynleri ile paylaşmaya karar verdim. Paylaşımdan çok olumlu bir geri bildirim aldım ve bu listeyi birçok sunumda kullandım. Şimdiye kadar da hiç kimse bu listeye ciddi bir eleştiri getirmedi.
Birçok lise mezununun eksik olduğu alanlar:
Maalesef üniversiteler yetkinlik geliştirmeyi temel işlevleri olarak değerlendirmemektedirler. Bu tavırda bir miktar haklılık payı bulunmaktadır, çünkü iyi kurgulanmış bir eğitim sisteminde yukarıda eksik olduğu belirtilen yetkinliklerin büyük çoğunluğunun üniversiteye gelmeden edinilmiş olması gerekmektedir. Fakat ülkemizde gerçeğin böyle olmadığının hemen her üniversite öğretim üyesi farkındadır. Durum böyle iken, birçok üniversitenin yetkinlik geliştirme konusunda ciddi bir adım atmaması kanımca sorumsuzluktur. Üniversitenin, öğrencilerin topluma yararlı birer fert haline getirilmesi sürecinde zincirin son halkası -ve öğrencilerin “son şansı”- olduğunu düşünürsek, üniversiteler topluma karşı olan görevlerini yerine getirmemektedirler.
Yetkinlik eğitimlerinin zaten yoğun olan -ve Bologna sürecine uyabilmek için üzerinde epey uğraşılmış- ders programının içine yedirilmesi kolay olmayabilir. Üstelik ders programlarında hangi yetkinliklerin geliştirildiği sorgulanmamakta ve derslerin beklenen çıktıları arasında yetkinlik değerlendirmeleri bulunmamaktadır. Bunun sonucu olarak da yetkinliklerin geliştirilmesi bazı bilinçli hocaların çabaları ile kısıtlı kalmaktadır. Yetkinlik geliştirmeye odaklı bir programın olmaması, öğrencilerin iş hayatı hazırlığını eksik bıraktığı gibi, üniversiteye bile hazır olmaması sonucunu doğurmaktadır. Örneğin, zaman yönetiminde başarısız bir öğrenci üniversitede bu yetkinliği deneme-yanılma ile edinmek zorunda kalmakta ve bunun sonucu olarak da özellikle ilk yılda birçok dersten sınıfta kalmaktadır. (Şimdiye kadar bulunduğum tüm üniversitelerde birinci dönemde en çok verilen not F olmuştur.)
Üniversitelerin çoğunun yetkinlik geliştirme ve kariyere hazırlama konusunda neden başarısız olduklarını -ve neden kısa vadede kendi kendilerine başarılı olmalarının mümkün olmadığını- (uzunca) bir liste halinde sıralayacağım.
Durum böyle iken üniversite eğitimi sırasında öğrenciler gerek kendi çabaları ile -ve tabir yerinde ise- “düşe-kalka” gerek ders dışı aktiviteler ile gerekse bazı hocaların bireysel çabaları ile yukarıda belirtilen yetkinliklerin bazılarını kazanmakta, fakat öğrencilerin büyük çoğunluğu birçok yetkinlikte eksikli olarak mezun olmaktadır. Örneğin bir hukuk fakültesi öğrencisi hiç araştırma yapmadan veya bir işletme öğrecisi hiç grup çalışması yapmadan veya bir mühendislik fakültesi öğrencisi hiç sunum yapmadan mezun olabilir (ve olmaktadır).
Belki daha da önemlisi: birçok üniversite, mezunlarının gerçek hayat deneyimi kazanması konusunda zorunlu stajlar dışında -ki onların da ne kadar ciddiye alındığı tartışma götürür- kayda değer hiçbir şey yapmamaktadır. Sonuç olarak hayata hazır olmayan gençlere üniversite diploması verilmekte ve problem bir sonraki kademeye (kariyerlere) belli aktarılmaktadır. Bunun sonucu olarak kurumlar hem düşük kaliteli bir havuzdan eleman seçmekte, hem yeni çalışanları için masraflı yetkinlik geliştirme programları açmak zorunda kalmakta, hem çalışanlar “pişene” kadar düşük performans ile çalışmalarını kabullenmekte, hem de güçlükle iş hayatına hazır hale getirdikleri elemanları başka kurumlara kaptırmamak için çaba göstermek durumunda kalmaktadırlar. Bu ülke ekonomisi için çok ciddi bir sorundur ve bu sorunun çözümüne kafa yormak eğitimcilerin görevidir. Bir sonraki yazıda bu sorunu çözebilecek ülke çapında bir yapılanmadan ve yakında hayata geçirilecek olan bir “ilk adım” projesinden bahsedeceğim.
Not: Bu yazı Prof. Dr. Erhan Erkut tarafından kaleme alınmıştır.
Değerli Okul Öncesi Eğitim Gönüllüsü, Bu yıl dördüncüsünü yapacağımız Okul Öncesi Eğitim Zirvesi'ni 25-26 Eylül 2021 tarihlerinde online olarak düzenleyeceğimizi…
Okullar önümüzdeki dönem başlarken, nerede olursa olsun öğretme ve öğrenmeyi desteklemek için Meet ve Classroom'a getirdiğimiz birçok yeni özelliği paylaşmaktan…
Her ne kadar güncel olmasa da Covid-19'un oluşturduğu tehlikeden dolayı insanların doğayla daha iç içe olması sebebiyle bu haberi sizlerle…
Adam 48 yıl önceki ilkokul öğretmenini parkta görünce, utanarak yanına yaklaşıp "hocam beni tanıdınız mı?" dedi. İhtiyar öğretmen: - Hayır…
MEB 23 Mart itibariyle ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinde uzaktan eğitimi başlattı. Eğitimler EBA tv üzerinden öğretmenlerin anlattığı derslerle yapılıyor.…
Ben ortaöğretimimi alırken “sınıfta kalmak” vardı. Hatta bizim sınıfın önemli bir bölümü bir veya iki yıl sonra mezun olabilmişti. Sonra…
Bu web sitesi cookie kullanır.