En iyiyi diğerlerinden ayıran nedir? Bu bilmecenin cevabı aslında en iyide saklı. Aşağıdaki maddelerden bazıları ile bir öğretmen performans değerlendirme kriteri olarak aşinasınızdır ama emin olun bunlardan bir kısmı daha evvel karşınıza hiç çıkmamıştır. Dilerseniz okumaya hemen başlayın ve hayatınızda yer alan öğretmenler üzerinde değerlendirin.
Bir öğretmen her zaman hayalini kurduğu yerdedir ve ne yaparsa yapsın öğrencileri ile geçirdiği zaman hem kendisi hem de onlar için fayda sağlar. Bir öğretmenin bu özgüven duygusunu dışarı vurması öğrencilerin gözünden asla kaçmaz. Bir okulda çalışmak stresli ve zor bir iştir ama bir o kadar da manevi tatmini olan bir durumdur. Eğer doğru yerde olduğunuzdan emin değilseniz bu histen mahrumsunuz demektir.
Okul aktiviteleri için doğru bir bakış açısına sahip olmak ve öğrenmeyi doğru bağlamda ele almak az da olsa hayat deneyimi gerektirir. Seyahat eden, farklı mesleklerden gelen, spor dalları ile iyi seviyede uğraşan ya da hayatın diğer alanlarını deneyimlemiş kişiler klasik bir öğretmenden farklı bakış açıları kazanır. Bu tür meşguliyetlere ciddi zaman ve enerji harcamış insanlar, öğrencilerin dillerine pelesenk olmuş “Bu matematik kuralları hayatta ne işimize yarayacak?” sorusuna mantıklı bir izah getirmekten, takım çalışması ve işbirliğinin hayati önemini kavramaya kadar, okulları çocukların gözünde, hayatın büyük resmi içine doğru bir şekilde konumlandırabilir.
Öğrencilerin ilgi alanları farklı olduğu gibi motivasyon kaynakları da çeşitlidir. Bazılarını sınıfta olup bitenler bile motive etmeye yeterken, bazı öğrencilerin heyecanı dış etkenlere bağlıdır. Bir kısım öğrenci için ise etrafında yaşananlar hiçbir şey ifade etmez. Bu durum salgın bir vakadır ve tüm sınıfı kuşatabilir. Öğrencilerin umursamadığı bir ders işlemenin bir anlamı olmadığına göre her öğrencinin heyecanını belirli bir seviyede tutacak ve öğrencileri aktivitelerin içine çekebilecek bir öğretmen olabilmek önemlidir.
Evet tüm öğretmenler kahramandır. Şimdi bunu biraz irdeleyelim. Günümüzde çoğu öğretmen acizliklerinin açığa çıkmaması için çok hassas davranışlar sergileyebiliyor. Bu tür öğretmenler bir yerde tökezlediklerinde, canları sıkkın olduğunda ya da kızdıklarında bunun üstünü örtmek için inanılmaz gayret sarfediyorlar. Peki neden? Bu tip öğretmenler, öğrencileri bir soru yönelttiğinde ‘Sorunun cevabının ne olduğu ile alakalı bir fikrim yok’ gibi bir cevap vermekten kaçınmak için mantık sınırlarını aşındırıyorlar. Dobra olmak gerekirse öğrencileri ile gerçek bir bağ kuran öğretmen sınıf içerisinde duygularının açığa çıkmasından çekinmez, kendisinin bilginin hükümdarı olmadığı gerçeğini söylemekten imtina etmez.
Elbette hiçbir eğitimci çevresine, sınıfın ortasında zırlayan ya da kıvırmaya çalışan bir öğretmen resmi vermek istemez ancak öğrencilere empati kurmayı öğretmek adına onlara empati kurabilecekleri birini sumaktan daha iyi bir yöntem olabilir mi? Dünyadan bihaber olmanın normal olduğu mesajını vermek yerine ‘Bilmiyorum ama hadi hep beraber öğrenelim!’ diyerek işbirliğini fişeklemek sanki daha iyi bir yöntemdir.
Dilerseniz bu konuyu fazla detaylandırmayalım. Bu konuda yeteri kadar mürekkep harcandı ya da yeteri kadar piksel bu konuyu işleyen cümleleri kapladı. Günümüzde popülerliği azalan “Ama ben …………… (herhangi bir elektronik alet ile doldurabilirsiniz) kullanmayı bilmiyorum.” cümlesi sanki yerini daha çok “Telefonla ile aram pek yok.” cümlesine bıraktı.
Yukarıdaki hissiyat ancak “… ama öğrenmeyi çok istiyorum!” cümlesi ile devam ederse kabul edilebilir. Ancak mevzu bahis öğrenciler olduğunda onların çalışmaları ile alakalı böyle bahanelere kapımızın kapalı. İçinde bulunduğumuz yılda bu tür bahanelerin çaresine bakılmamasına daha fazla kredi verilemez.
Öğrencilerimizi risk alma konusunda cesaretlendiririz, hepimiz de öyle olmak isteriz zaten ama doğruyu söylemek gerekirse öğretmen doğasında risk almak yoktur. Bu aslında savunmasız olmak ile paralel seyreden bir özelliktir. Yeni bir şeyler yapmak adına riski göze almaya gönüllü bir öğretmen, eğitim bilimlerine göre ‘kaçık’ diye tabir edilebilir ama aynı zamanda bu cesareti ile öğrencinin de güvenini kazanır. Bu tabloya kıs kıs gülerek farklı yorumlayanları ise kaale almaya gerek yoktur.
Sınıfa geç gelenler olsun, en ufak öğrenci gayretini takdir etmek adına her ödevini toplamak olsun, konunun tam hakkını vermek için en ufak detaylarını varana kadar anlatmak olsun, öğretmeni asıl önemli olan işten alıkoyan meşguliyetlerin sonu yoktur. Güçlü bir öğretmen kronik yavaşlığın veya dersleri asmanın genellikle çok daha büyük problemlerin belirtileri olduğunu bilir. Ayrıca bu durumu düzeltmeye zaman ve enerji harcamak beyhude bir uğraştan öteye gitmez. Zaten yönetim ve rehber danışmanlar bunun için vardır.
Aslında bu madde yukarıdaki diğer maddeler ile yakından alakalıdır. Kendinden emin bir öğretmen ‘Müdür ne der ki?’ diye endişelenmeden işini yapar. Risk alır, sınıfları gürültülü ya da dağınık olabilir. Hatta bazı sınıflarda iki durum bir arada olur ve bunun yanında hareketleri heyecan ya da katılımı arttırmak için bir şeyleri ihlal etmek suretiyle (genellikle kurallar) sonuçlanabilir.
Öğrenmenin temiz ve düzenli bir etkinlik olmadığını bilirler, kurallara ve rutinlere çok bağlı kalmanın, okul ortamlarının çocukların sahip oldukları merak duygusunu, tutku ve doğallığı kurutabileceğini bilirler. ‘Acaba idarecim ne der?’ kaygısını akla getirmek öğretmenliğin de istisna olmadığı bir şekilde tüm işler için sınırlandırıcı ya da ket vurucu olabilir.
Gelin biz de geleneğe uyup özlü bir sözle noktayı koyalım.
Aslında en iyi öğretmenler şu cümle ile kodlanmıştır: “Af dilemek izin almaktan daha basittir.”
Ian Lancaster tarafından kaleme alınmıştır
Değerli Okul Öncesi Eğitim Gönüllüsü, Bu yıl dördüncüsünü yapacağımız Okul Öncesi Eğitim Zirvesi'ni 25-26 Eylül 2021 tarihlerinde online olarak düzenleyeceğimizi…
Okullar önümüzdeki dönem başlarken, nerede olursa olsun öğretme ve öğrenmeyi desteklemek için Meet ve Classroom'a getirdiğimiz birçok yeni özelliği paylaşmaktan…
Her ne kadar güncel olmasa da Covid-19'un oluşturduğu tehlikeden dolayı insanların doğayla daha iç içe olması sebebiyle bu haberi sizlerle…
Adam 48 yıl önceki ilkokul öğretmenini parkta görünce, utanarak yanına yaklaşıp "hocam beni tanıdınız mı?" dedi. İhtiyar öğretmen: - Hayır…
MEB 23 Mart itibariyle ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinde uzaktan eğitimi başlattı. Eğitimler EBA tv üzerinden öğretmenlerin anlattığı derslerle yapılıyor.…
Ben ortaöğretimimi alırken “sınıfta kalmak” vardı. Hatta bizim sınıfın önemli bir bölümü bir veya iki yıl sonra mezun olabilmişti. Sonra…
Bu web sitesi cookie kullanır.