1) Çocuklarınızla birlikteyken dersinizi boş geçirmeyin!
Çocuklar alfabeyi okulda öğrenir ama anne babalarının kelimeleriyle cümle kurarlar. Çocukların okul hayatı boyunca ve sonrasında sergiledikleri birçok davranış, ailede verilen eğitimden izler taşır. Mesela siz emniyet şeridinde büyük bir pişkinlikle direksiyon sallarken, çocuklar arka koltukta vatandaşlık dersindedir. Veya siz bankada sıra bekleyen insanların önüne geçmek için hamle yaparken, çocuklarımız hayat bilgisi dersinden ilk üniteyi işlemektedir. Bu yüzden çocuklarınızla geçirdiğiniz her bir dakikayı, ileride davranışa dönüşecek olan eğitimin bir parçası olarak görün.
2) Çocuğunuzun ilk öğretmeni olduğunuzu unutmayın!
Her çocuğun ilk öğretmeni anne babasıdır. Doğumla birlikte çalan ders zilini duymayan veliler kaybederler. Çünkü okula yansıyan birçok davranış bozukluğu, altı bezli dönemden kalma hatıralardır. Ve “çiş”li geçmiş zamanlarda yapılan hataların, gelecek zamanlardaki telafisinin çok ağır olur.
3) Rolünüzü kitaplara yüklemeyin!
Zihniyetler hatıralarla oluşur. Ve çocukların hatıralarında başrolleri öncelikle anne babaları, sonra yakın çevreleri oynar. Çocukluk döneminde yaşanan veya yaşatılan bir yanlış, kitaplar yoluyla öğrenilen bin doğruya bedel olabilir. Dünyanın bütün kütüphanelerini içine sığdırabilen taşıyıcı bellekler piyasada 10 TL’ye satılırken, kişinin ne kadar çok şey bildiğiyle övünmesi ne kadar yersizdir. Doğru bir hayat yaşamayan kişi ne kadar çok şey bilirse bilsin, taşımaktan öteye gidemez. Çocuklarınıza yanlış bir hayatın doğru yaşanamayacağını hatırlatın.
4) Özgüveni yüksek olsun diye egolarını şişirmeyin!
Ego tatmin merkezlerinde kendisiyle küs insanlar barıştırılıyor, nefis cilalama teknikleri öğretiliyor. Evde anne babasından kibir ve tevazunun ne olduğunu öğrenmeyen çocuklar, özgüveni bacak bacak üstüne atmak zannediyor. Öğretmeniyle saygısız tavırlarla burnu havada konuşan öğrenciler “yüksek özgüven” kategorisinde ödüle layık görülüyor. Öğrenmenin ilk şartının “edep” olduğu unutuldu. Çocuklarınıza örnek insanların hepsinin göz yaşartıcı bir edep ve tevazua sahip olduğunu hatırlatın. Meyvelenen ağaç misali başları öne eğildikçe kıymetleneceklerini söyleyin.
5) Arkadaş olacağım diye koltuğu terk etmeyin!
Çocuklar iktidardan hoşlanır, kuralların olmadığı yerde kendilerini güvende hissedemezler. Ailede baskın bir karakterin olması ve kararları onun vermesi çocuğun sağlıklı gelişebilmesi için şarttır. Çocuklarıyla arkadaş olmayı tercih eden anne babalar, boşalan ebeveyn koltuğuna istenmeyen kişilerin yerleşmesine davetiye çıkarırlar. Çocuğunuzun bir sürü arkadaşı var. Ama sizden başka anne veya babası yok. Sakın unutmayın!
6) Hayırlı bir evlat için “hayır”lı cümleleri kurmaktan çekinmeyin!
Bir pengueni üşümesin diye eve alıp sobanın önüne oturtmak ne kadar iyilikse, çocuklar mutlu olsun diye her şeyi önlerine sermek de o kadar iyilik… Hiçbirimiz, öğretmen tarafından sınıfta hafifçe azarlandığı için bunalıma giren çocuklarımız olsun istemeyiz. Hayırlı evlat yetiştirmenin yolu, ‘hayır’lı cümleleri biraz daha fazla kullanmaktan geçer.
7) Çocuğunuzun yanında eşinizle tartışmayın!
İki yetişkinin meydan kavgasında arada kalan çocuklar yumruklardan nasibini alır. Ebeveynlere normal gelen bir atışma bile, çocuk tarafından savaşın ortasındaki bir çatışma şiddetinde algılanır. Eşlerin birbirine bağırması çocuğun dünyasına yıllarca yankılanacak acı bir feryat olarak yerleşir. Problem yaşanan ailelerde çocuklar anneyle babanın arasında yakar top oyunundaki ebe gibi bir oraya, bir buraya koşturur ve minicik ellerini açarak can almaya çalışırlar. Canınızdan çok sevdiğiniz çocuklarınıza bu acıyı yaşatmayın!
8) Her sendelediğinde koluna girmeyin!
Çocuğumuza elbette gözümüz gibi bakacak, el üstünde tutacağız. Hatta çoğu zaman sevgimizden dolayı şımartmamız da mümkün. Ama her sendelediklerinde kollarına girersek, ileride yere sağlam basmaları imkânsız hale gelir. Bu konu, çocuk şımartmaktan daha mühim bir mesele olarak ele alınmalı… Yaş ilerleyince şımarıklık belki geçer… Ama asalaklık baki kalır.
9) Heveslerini kırmayın!
Kırılmış hevesler alçıya alınmaz. Tedavi çoğu zaman yıllarca sürer. Bu yüzden olur olmaz konular için çocuklarınızın heveslerini kırmayın. Size basit gelen bir meselenin, onların küçücük dünyasında ne kadar büyük yer kapladığını unutmayın!
10) Onları başka çocuklarla kıyaslamayın!
Çocuklarınızı başka çocuklarla kıyaslamak en az dayak kadar kötüdür. Çocuğunuzun size, “Baba, bizim sınıftaki Orhan’ın babası çalışmış, çabalamış bir şirkete genel müdür olmuş. Çocuk okula özel şoförle gidip geliyor. Sen hâlâ memuriyette sürünüyorsun” dediğini hayal edin. Hoşunuza gider mi? Eğer gitmiyorsa siz de çocuğunuzu Orhan’la kıyaslamayın.
11) Çocuğunuza olan sevginizi yüz puan üzerinden değerlendirmeyin!
Çocuklarınızın durumunu değerlendirirken, sadece karne notlarına veya ne kadar kitap okuduğuna takılıp kalmayın. 93 kişiyi öldüren Norveçli cani Anders Behring Breivik de eğitim hayatı boyunca hep en iyi notları alır ve çok kitap okurmuş. Sürekli gittiği lokantanın Türk sahibi televizyonda, “Yemek yerken sürekli kitap okur, bir yandan da not tutardı” demişti. Yaşlandığınızda çocuğunuzun ne mesleği, ne de parası ilgilendirecek sizi. Bir bayram sabahı tek başınıza, buğulu gözlerle camdan bakarken çocuğunuzun karne notlarını çoktan unutmuş olacaksınız. O an tek beklentiniz bir zil sesi olacak.
12) Siz de karne alacaksınız! Unutmayın!
Anne babalar olarak mes'uliyetimiz büyük. Bizim de çocuk yetiştirmeyle ilgili notlarımız, aynı e-okul sistemi gibi sürekli kaydediliyor. Ama sisteme giriş şifremiz hayattayken verilmiyor. Çocuklar yılda iki defa karne alıyor, biz anne babalar ise tek bir karne alacağız. Çocuk yetiştirme hanesinde yazan notu öğrendiğimizde de maalesef çocuklarımız yanımızda olmayacak.
Bir yorum yazın
E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir. Gerekli özen gösterilmeden yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.