-
Geleceğin eğitimde yön bulacağı bu çağda, geleceğin eğitimine katkı sağlamak için kurulmuş bir dernek olan GED eğitim için yapılan her çalışmada bulunmak ve katkı sağlamak üzere faaliyetlerine devam etmektedir.
Eğitim. Yenilik. Gelecek.
Değerler eğitimi hakkında konuşmak için insanın birincil eğitim grubu olan doğduğu aile ile başlamak gerekir. Şefkat göstermek ve korumakla görevli olan aile, doğdukları andan itibaren çocuklarına dünyaya entegre etme uygulamalarını öğretir, kuralları ve toplumu bir ara tutan kalıpları başarılı bir şekilde hayatına adapte etmesine yardımcı olur.
Aile, çocukluktan beri değerlerin öğretildiği ve özgürlüğün uygun şekilde kullanıldığı topluluktur. Kişisel ilişkiler ve aile istikrarı, özgürlük, güvenlik ve toplum içindeki kardeşliğin temelleridir. Bu yüzden aile sosyal hayata başlar, ilk değerlerin öğretildiği yerdedir ki bu değerler toplumda ve insanla beraber yaşamı boyunca yaşamaya devam edecek değerlerdir.
Değerler, insan olarak performansa dayalı davranışımızı yönlendirmemizi sağlayan ilkelerdir. Bunlar başkaları yerine bazı şeyleri tercih etmemize, takdir etmemize ve seçmemize yardımcı olan temel inançlar veya bunun yerine bir davranıştır. Bunlar ayrıca bir memnuniyet ve tatmin kaynağıdır ve bize kişisel veya toplu olarak amaç ve hedeflerin belirlenmesinde bir rehberlik sağlar. En önemli çıkarlarımızı, duygularımızı ve inançlarımızı yansıtırlar.
Her çocuğun etrafındakilerin davranışları taklit ettiğini, sonra dışarıdan empoze edilen otorite ve disiplini kabul ettiğini unutmamalıyız. Davranışı taklit yoluyla dışsal bir düzenlemeden önce, kendinden daha büyük insanlardaki örneklerde olduğu gibi, grubunun gelenekleri ve onun üzerinde otorite sahibi olanların emirleri yerine geldiyse, kendi davranışlarını düzenleme görevini üstlenecek, gerçekten özgür ve seçenekli seçimler yapacaktır. Kişisel yararına ve aynı zamanda ortak yararına; yani kısacası, kendisine saygı duymasını sağlayan kararlar alacaktır.
Evde öğrenilen bazı temel değerler şunlardır:
Temel olarak, her bireyin her an ilettiği ve aldığı bir enerji şekli olan sevgi, çocuğun kendisiyle sosyal ve duygusal olarak dengelendiği için dürüstlük, saygı, sorumluluk ve özgüvene bağlıdır veya bağlılık gösterir. Örneğin başkalarına sevgiyi iletmek; arkadaşlık, bağışlama, iyilik, içsel mutluluk, sempati, hoşgörü, sabır, destek gibi alt değerler ortaya çıkar.
Diğer üyelere saygı duymak, aile ortamında da teşvik edilen bir değerdir, sadece insana saygı duymakla kalmaz, aynı zamanda onun düşüncelerine ve duygularına da saygı gösterir. Diğer üyelerin işlerine saygı duymak, mahremiyetlerine saygı duymak, kararlarına saygı duymak, bunlar elbette ki kişinin yaşına uygun seviyede olacaktır. Çocuğun hem kendisinin hem de saygı duymayı hak ettiği fikirlerinin ve duygularının değerli olduğunu öğrenmesi de gene aile içinde gerçekleşir.
Adalet, aynı üyeye karşılık geleni belirleyerek, aile içinde terfi ettirilen başka bir değerdir. Adaletin her birine hak ettiği şeyi vermekten ibaret olduğunu hatırlayalım. Sürekli olarak başkalarının haklarına saygı göstermeye çalışan ve her birine borçlu olduğunu veren bir adalet erdemine sahiptir.
Bir diğer son derece önemli değer sorumluluktur, çünkü yalnızca birinin değil başkalarının eylemlerinin sonuçlarının üstlenilmesini gerektirir. Bir kişinin sorumlu olması için, görev ve yükümlülüklerinin farkında olması gerekir, bu nedenle çocukların sorumluluklarını ve yükümlülüklerini net bir şekilde öğrenmeleri çok önemlidir. Çocuklarda sorumluluğun gelişimi, eğitim sürecinin bir parçasıdır; bu, çocukların önce aile yaşamına, sonra da toplumdaki yaşamlara, sorumlu ve özerk bir şekilde katılımlarını düşündürmektedir.
Kaynak: http://valoresenfamiliayasmin.blogspot.com/
Çeviri: Cüneyt Ali MERT
Sağlıklı bir anne-çocuk ilişkisinin ardında, doğrudan veya dolaylı olarak baba desteği görülür. Baba doğumdan itibaren çocuğun sorumluluğunu paylaşırsa, annenin yükü hafifler, kendini daha rahat hissederse çocuklarına karşı da daha verici olabilir.
Ancak günümüzde psikoloji ve çocuk gelişimi alanının gördüğü ilginin artışına bağlı olarak kadınlar, “annelik” üzerine daha fazla yoğunlaştı. Güvenli bağlanma, kişilik gelişimi, özgüven kazandırma derken bilgi bombardımanına maruz kalan anneler çocuk yetiştirmenin psikolojik yükünü neredeyse tek başına taşımaya başladı. Öyle ki bilim insanlarının söylediklerine ilaveten “internet anneleri, Instamom’lar, etkinlik anneleri” ile karşı karşıya kalan annelerimiz ciddi yetersizlik duyguları hissetmeye başladılar. Peki bütün bu süreçte babanın rolü ne tarafa düşüyor?
Gelişme süreci içinde başarılı sosyal etkileşim, yeterli özgüven ve kendi kendini disipline etme gibi özelliklerin kazanılmasında başarılı bir baba modeliyle kurulan özdeşim çok önemli.
Araştırmalara göre babayla ilişkisi iyi olan çocuklarda okul başarısı yüksektir. Yine baba, disiplini sağlayan, geleceği planlayan, dış dünyayla etkileşimde bulunan bir birey olarak model olur (Anne ise kişiler arası ilişkileri düzenler). Baba özdeşim modeli olarak çocukların kişilik gelişimi için çok büyük önem taşımaktadır. Erkek çocuk babayla özdeşim kurarak ilerde nasıl bir erkek olacağına ilişkin modelleme yapar.
Babanın yokluğu, pasifliği ya da ilgisizliği, çocuğun kişilik yapısını, ruh sağlığını etkiler ve davranış bozukluğuna sebep olabilir. Unutulmamalıdır ki babanın yokluğu bir şekilde (dayı-amca ile ) telafi edilebilir ama varken yokluğu telafi edilemez. Annenin evdeki ebeveynlik yükünü fazlaca üstlenmesi sonucunda babaların görevi nerdeyse “para veren bir bankamatik” düzeyine indirgenmiştir. Bu durumun hem çocuklar hem anne üzerinde etkisi derin ve yıpratıcıdır. Bu “babasız” büyüme hali, psikolojik olarak “yetim” kalmış aileler ortaya çıkarmaktadır.
Baba, çocuğun zihinsel, psikoseksüel ve kişilik gelişimini etkiler. Babanın çocuk eğitimindeki etkisi, direkt ve dolaylı olur Babanın çocuğuna dokunması, konuşması, oynaması ve çocukla ilgili çeşitli kararlara katılımı direkt etkiler. Dolaylı etkisi ise eşiyle olan ilişkisinden çocuklara yansır. Eşine karşı davranışı ve eşiyle arasındaki ilişki biçimi sağlıklı değilse, anne duygusal olarak çocuğa yüklenir. Bütün duygusal yatırımını ona yapar. Beklentisi de çok artar. Bu da çocuğun bağımsız gelişimini engeller. Çünkü annenin babadan göremediği duygusal desteği ondan beklemesi küçük çocuk için çok ağır bir yüktür.
Baba işe gitme! Paracıdan para al!*
Bugün maalesef babalar çoğunlukla eğitim sorumluluğunu anneye bırakmış ve adeta para makinesine dönüşmüştür. Evin ihtiyaçlarını karşılamakla görevinin bittiğini düşünür.
Bu yüzden eve gittiğinde sessizlik ister. (Çocuktan ayrı bir odada kalmayı bile isteyebilir). Baba ya çok çalıştığı için, ya da yorgun olduğu için çocuğuyla ilgilenecek enerjisi kalmaz.
Cezalandırıcı ve engelleyici kararların uygulanması da bu yüzden babaya bırakılır akşam baban gelsin görürsün Anne akşam, gün boyu yapılan yaramazlıkları sıralar, babanın çocuğu cezalandırması beklenir. Otoriteyi temsil eden baba polise dönüşür. Böylece babanın çocuğa ayırdığı kısacık süre sevgisiz hale gelir.
Babalığın eleştirilen duruma düşmesinin sebebi, çocuk bakımıyla çocuk eğitimini aynı şey sayan zihniyettir. Biyolojik, duygusal ve kültürel faktörler sebebiyle belki bakımda öncelik annenindir ama, eğitimde anne-baba ortak sorumluluğa sahiptir.
• Baba eşi ve çocukları için güven kaynağıdır.
• Çocuklar onu, daha güçlü, daha çok bilen, daha çok saygı uyandıran kişi olarak bilirler.
• Babası otoriter ve az ilgilenen çocuklarda utangaçlık ve çekingenlik görülür
• Gevşek, fazla müsamahalı ve disiplinsizse, davranış bozukluğu görülür.
• Babası ilgilenen ve sevgi gösteren çocuğun, arkadaşlık ilişkileri daha iyidir, lider özellikli ve uyumlu olur.
• Çocuğun sağlıklı ruhsal gelişimi için iki önemli hediye: Sevgi göstermek ve zaman ayırmaktır.
Ebeveynler olarak sorumluluğumuz çok büyük! O halde bu görevi iyi yapabilmek için bilgi ve tecrübeye ihtiyacımız var, bunu edinmeye çalışmalıyız. Çocuklarımıza bunu borçluyuz.
*Bir çocuk şarkısından alıntı.
Kaynak: Yenikapıhaber.com, Rukiye Karaköse
Türkiye’de ailelerin geçen yıl eğitim için yaptığı harcamaların 3’te 1’ini ortaöğretim harcamaları oluşturdu.
Türkiye’de ailelerin geçen yıl eğitim için yaptığı harcamaların 3’te 1’i ortaöğretim harcamalarından oluştu. Bu dönemde ortaöğretime yönelik 50,3 milyar liralık harcamanın, 32,6 milyar lirası devlet, 11,3 milyar lirası hane halkları, kalanı da özel kuruluşlar ve uluslararası kaynaklar tarafından gerçekleştirildi.
AA muhabirinin, Türkiye İstatistik Kurumu verilerinden derlediği bilgiye göre, ülke genelinde toplam eğitim harcamaları geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 9,8 artarak 176 milyar 452 milyon liraya ulaştı. Eğitim harcamalarının en çok arttığı eğitim düzeyi yüzde 19 ile ortaöğretim olarak kayıtlara geçti.
Finans kaynağına göre eğitim harcamalarına bakıldığında, yaklaşık 176,5 milyar liralık harcamanın yüzde 74,5’inin devlet tarafından yapıldığı görüldü. Eğitime yönelik devlet harcamaları bir önceki yıla göre yüzde 8,2 artışla 131,5 milyar lira olarak belirlendi.
Ailelerin örgün eğitime yönelik doğrudan harcamalarının yanında örgün eğitimle bağlantılı ulaşım, giyim, kırtasiye gibi giderlerini de kapsayan hane halkı harcamalarının payı ise yüzde 19 oldu. Bu harcamalar, geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 12 artışla 33,6 milyar liraya yükseldi. Böylece, ailelerin geçen yıl eğitim için yaptığı harcamaların 3’te 1’ini ortaöğretim harcamaları oluşturmuş oldu.
Geçen yıl hane halklarının eğitim harcamasının en yüksek kaydedildiği kademe 11,3 milyar lirayla ortaöğretim olurken, bunu 7,5 milyar lirayla ortaokul, 7 milyar lirayla yükseköğretim, 5,6 milyar lirayla ilkokul ve 2 milyar lirayla okulöncesi eğitim düzeyleri izledi.
Hanehalklarının eğitim harcamalarında bu dönemde en yüksek artış yüzde 14,6 ile ortaöğretimde gerçekleşti.
Türkiye’de 2016-2017 yılları itibarıyla eğitim harcamalarının (milyon lira) dağılımı şöyle:
Eğitim Düzeyi | Yıl | Toplam | Toplam devlet | Toplam özel | Hane halkları | Özel-tüzel kişilikler | Uluslararası kaynaklar |
Toplam | 2016 | 160.733 | 121.550 | 47.955 | 29.989 | 18.713 | 498 |
2017 | 176.452 | 131.488 | 55.039 | 33.593 | 22.220 | 530 | |
Okulöncesi | 2016 | 9.035 | 6.502 | 2.596 | 1.820 | 821 | 1 |
2017 | 10.487 | 7.419 | 3.147 | 2.073 | 1.124 | 2 | |
İlkokul | 2016 | 28.227 | 21.783 | 6.950 | 5.172 | 1.959 | 8 |
2017 | 29.211 | 22.263 | 7.534 | 5.631 | 2.076 | 12 | |
Ortaokul | 2016 | 30.168 | 21.969 | 8.704 | 6.947 | 1.939 | 11 |
2017 | 32.599 | 23.722 | 9.497 | 7.531 | 2.151 | 17 | |
Ortaöğretim | 2016 | 42.325 | 27.712 | 15.808 | 9.836 | 6.123 | 81 |
2017 | 50.347 | 32.619 | 19.391 |
11.269 |
8.269 | 94 | |
Yükseköğretim | 2016 | 50.978 | 43.584 | 13.897 | 6.215 | 7.871 | 396 |
2017 | 53.808 | 45.465 | 15.469 | 7.090 | 8.601 | 405 |
Kaynak: AA
Tekirdağ’da öğrenciler aileleriyle aldıkları Arduino eğitimi sayesinde hayallerini “Bilimin en eğlenceli hali” ile gerçeğe dönüştürüyor.
Öğrenciler aileleriyle aldıkları Arduino (fiziksel programlama) eğitimi sayesinde hayallerini “Bilimin en eğlenceli hali” ile gerçeğe dönüştürüyor.
Süleymanpaşa Belediyesince başlatılan “Bilimin en eğlenceli hali” projesi kapsamında 15 öğrenci aileleriyle belediye gençlik merkezinde eğitimi almaya başladı. Önce kodlama eğitimi verilen kursiyerlere daha sonra sıcaklık sensörü, kızıl ötesi kumanda, rota izleyen robot gibi hayal gücüne bağlı üretilen fiziki projelere hareket imkanı sağlayan üzerinde çiplerin olduğu kodlanmış elektronik platformu da denilen teknik adıyla Arduino kodlama eğitimi veriliyor.
Eğitimi tamamlayan ebeveyn ve çocuklarından oluşan kursiyerler hayallerindeki projelerini 3D yazıcıdan çıkarıyor ve projelerinde fiziksel hareket sağlayacak kodlu sistemi devreye geçirerek hayallerini hareketlendiriyor.
Eğitimleri süren öğrenciler projeleriyle Arduino yarışmalarına katılmayı hedefliyor.
Süleymanpaşa Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat, AA muhabirine yaptığı açıklamada, öğrencilerin teknolojiyi kullanarak daha üretken olması için “kod atölyesi” kurduklarını söyledi.
Ardunio eğitiminde çocukların aileleriyle eğitim aldığını ifade eden Eşkinat, şunları kaydetti:
“Çocuklarımız gruplar halinde eğitim alıyor. Önce kod yazmayı öğreniyorlar. Daha sonra ikinci safhaya geçip 3D yazıcıdan parçaları çıkartıyorlar ve bu parçaları monte edip bir robot üretiyorlar. Daha sonra Arduino eğitimiyle yazılımları kartlara yükleyerek robotu hareket ettiriyorlar. Bu projeyi 4 aydır devam ettiriyoruz ve olumlu sonuçlar aldık. Eğitimler devam ederken annelerin veya babaların çocukları ile beraber bu işe yatkın olduklarını gözlemledik. Bunun üzerine yeni bir proje geliştirdik. Bu Arduino eğitiminde anne veya baba çocukla birlikte birtakım oluşturarak beraber eğitim alıyor.”
Eşkinat, çocukların aileleri ile yaptıkları projelerle yarışmalara katılacaklarını belirterek, “Çocuklar bir yenden teknolojiyi öğrenirken bir taraftan ailesiyle de bunu paylaşıyor. Bununla da kalmayıp aileler yaptıkları projelerle yarışmalara katılacaklar. Bu da diğer ailelere teşvik oluyor. Aileler çocukları değil, çocuklar aileleri yönlendirmeye başladı.” dedi.
Kod atölyesi bilişim öğretmeni Lale Çifçi de temel bilgiler ışığında öğrencilerin aklından geçen bir fikre ilişkin elektronik devreler hazırlayıp aileleri ile hayata geçirebileceklerini söyledi.
Bilimi eğlenceli halde öğrenen hem öğrencilerin hem de ailelerinin mutlu olduklarını belirten Çifçi, şunları kaydetti:
“Ardunio küçük elektronik devreleri oluşturabileceğimiz açık kaynaklı yazılım olan ve çoğaltılan bilen bir mikro denetleyici. Öncelikle bu mikro denetleyici ile tanışıyorlar. Bununla birlikte biraz elektronik ve yazılım bilgisi alıyorlar. Temel bilgiler ışığında aklımızdan geçen bir fikri küçük elektrik devreleri ile hazırlayıp hayata geçirebiliyoruz. Burada üretim için herkes bir proje belirleyecek bunlar akıllı ev projesi olabilir, bir saksıya su ihtiyacını giderebilecek sensör olabilir bunlar küçük devreler ve Arduino ile hayata geçirilebilecek.”
Kaynak: http://www.milliyet.com.tr/cocuklar-ebeveynleriyle-bilim–egitim-2427497
Aile, toplumların temel harcı olmakla beraber, nesillerin gelişiminde de başrolü kaptırmamalıdır. Gelişen teknolojik aygıtlar, cezbeden arkadaş grupları, yapay soslu gıdalar, süslü vitrinler aileden rol devşirmekle meşgul. Kale dört bir yandan saldırı ve işgal girişimlerine direnme gayretinde… Direnmekten maksat; her neferin sevgi, saygı ve güven gibi temel ihtiyaçlarına bu burçların içinde doyum bulmasıdır.
Anne-babanın önayak olduğu, sevgi ve saygıyla bezenmiş bir sevgi iklimi bu ihtiyaçların başında gelir. Çocuk ne kadar yetenekli olursa olsun, bu yeteneklerin görücüye çıkacağı fırsatları bulamazsa, zaman içinde bu yönü körelecek ve ebeveynlere üzülerek izlemekten başka paye kalmayacak.
Aynı havayı soluyan fertlerin duyguları firarda, herkes evin dört bir yanına savrulmuş vaziyette. Günlük hayatın yorucu ve stresli yükü evlere taşınırken, hiç ilgisi olmayan çocuklarsa ağırlığın altında can çekişmekte.
Dikkati çekilmesi gereken bir husus da, ebeveynlerin arasında ki iletişimin, çocuklarıyla ve onların kendi arasındaki iletişime yön tayin ettiğidir. Çocukların önünde tartışan, didişen ve paylaşmaktan aciz bir görüntü çizerken, onlardan tam tersini beklemek haksızlık olmuyor mu? Tartışarak model olduğumuz çocuğun, şiddete ve öfkeye eğilimli bir yabancıya dönüşmesine şaşırmak ne garip! ‘Yuvam’ diyebileceği, huzur ve güven ikliminin huzur ve metanet esintileri onların gelişimi için hayati önem taşımaktadır.
İletişim kuramayan çocuk ihtiyaçlarını elde edemedikçe bu açlığını başka mecralarda doyurma yanlışına düşmektedir. Bir şişe sudan bir miktar döküp yerine havanın dolması misali ebeveynlerin dolduramadığı boşluklar bilmediğimiz adreslerde karşılık bulmaktadır. Anne–baba ne kadar samimi ve içten diyalog zemini hazırlarsa, çocuklar da bu oranda kendilerini ifade edebilme cesareti bulacaktır. İhtiyaçlar gizli kapaklı yollarla değil, konuşarak, ortak çözüm yolları aranarak karşılanmalıdır. Sizinle konuşamayan çocuğunuz, meşru olmayan yollarda ve sonunda çıkmaz sokaklarda sürüklenebilecektir.
Çocuk anne babadan sadece anlaşılmayı bekler. Özellikle ergenlik dönemi anlaşılma çabalarının pik yaptığı dönemdir. Ergen genç, düşünceleri ve yaşam tarzıyla kabuğundan sıyrılmak ve kendi habitatına saygı duyulmasını bekler. Bu çırpınışlara cevap olarak neler hissettiğini, neye ihtiyacı olduğunu birazcık empati kurarak karşılık vermek yeterlidir aslında. Bunu yaparken de ‘bizim zamanımızda’ diye başlayan cümlelerin çok işe yaramadığını da unutmamakta fayda var. Sen temalı mesajlar yerine, ben ve bizi ön planda tutarak, karşısında değil yanında olduğumuzu hissettirmeliyiz.
Sağlıklı iletişimin bir diğer şartı da ses tonudur. Ses tonunuzdan sevginiz hissedilirken, Hayırlarımız da kabul görmelidir. Aksi halde anlamsız ısrarlarıyla başınızı ağrıtan çocuklara davetiye çıkartırız. Ses tonundaki vurgu, aslında çocuğu rahatlatırken durması gereken kırmızı çizgilerin de işaret fişeği olmalıdır.
Monolog değil iletişim olsun istiyorsanız yargılayarak, konumlandırarak ve baskılayarak başlamayın. Çocuklarınız onları herhangi bir aygıtla aldatmadığınız, kaliteli zaman ayırmanızı bekliyor. Tüm benliğimle seni dinlemek için karşındayım ve hazırım mesajı çok değerlidir.
Unutmayın çocuklarımıza bırakacağımız en büyük miras onlara kattığımız değerlerdir.
Gerisi Yunus Emre’nin de dediği gibi;
“Mal sahibi mülk sahibi,
Hani bunun ilk sahibi.
Mal da yalan, mülk de yalan
Var biraz da sen oyalan.”
Çocuklar alfabeyi okulda öğrenir ama anne babalarının kelimeleriyle cümle kurarlar. Çocukların okul hayatı boyunca ve sonrasında sergiledikleri birçok davranış, ailede verilen eğitimden izler taşır. Mesela siz emniyet şeridinde büyük bir pişkinlikle direksiyon sallarken, çocuklar arka koltukta vatandaşlık dersindedir. Veya siz bankada sıra bekleyen insanların önüne geçmek için hamle yaparken, çocuklarımız hayat bilgisi dersinden ilk üniteyi işlemektedir. Bu yüzden çocuklarınızla geçirdiğiniz her bir dakikayı, ileride davranışa dönüşecek olan eğitimin bir parçası olarak görün.
Her çocuğun ilk öğretmeni anne babasıdır. Doğumla birlikte çalan ders zilini duymayan veliler kaybederler. Çünkü okula yansıyan birçok davranış bozukluğu, altı bezli dönemden kalma hatıralardır. Ve “çiş”li geçmiş zamanlarda yapılan hataların, gelecek zamanlardaki telafisinin çok ağır olur.
Zihniyetler hatıralarla oluşur. Ve çocukların hatıralarında başrolleri öncelikle anne babaları, sonra yakın çevreleri oynar. Çocukluk döneminde yaşanan veya yaşatılan bir yanlış, kitaplar yoluyla öğrenilen bin doğruya bedel olabilir. Dünyanın bütün kütüphanelerini içine sığdırabilen taşıyıcı bellekler piyasada 10 TL’ye satılırken, kişinin ne kadar çok şey bildiğiyle övünmesi ne kadar yersizdir. Doğru bir hayat yaşamayan kişi ne kadar çok şey bilirse bilsin, taşımaktan öteye gidemez. Çocuklarınıza yanlış bir hayatın doğru yaşanamayacağını hatırlatın.
Ego tatmin merkezlerinde kendisiyle küs insanlar barıştırılıyor, nefis cilalama teknikleri öğretiliyor. Evde anne babasından kibir ve tevazunun ne olduğunu öğrenmeyen çocuklar, özgüveni bacak bacak üstüne atmak zannediyor. Öğretmeniyle saygısız tavırlarla burnu havada konuşan öğrenciler “yüksek özgüven” kategorisinde ödüle layık görülüyor. Öğrenmenin ilk şartının “edep” olduğu unutuldu. Çocuklarınıza örnek insanların hepsinin göz yaşartıcı bir edep ve tevazua sahip olduğunu hatırlatın. Meyvelenen ağaç misali başları öne eğildikçe kıymetleneceklerini söyleyin.
Çocuklar iktidardan hoşlanır, kuralların olmadığı yerde kendilerini güvende hissedemezler. Ailede baskın bir karakterin olması ve kararları onun vermesi çocuğun sağlıklı gelişebilmesi için şarttır. Çocuklarıyla arkadaş olmayı tercih eden anne babalar, boşalan ebeveyn koltuğuna istenmeyen kişilerin yerleşmesine davetiye çıkarırlar. Çocuğunuzun bir sürü arkadaşı var. Ama sizden başka anne veya babası yok. Sakın unutmayın!
Bir pengueni üşümesin diye eve alıp sobanın önüne oturtmak ne kadar iyilikse, çocuklar mutlu olsun diye her şeyi önlerine sermek de o kadar iyilik… Hiçbirimiz, öğretmen tarafından sınıfta hafifçe azarlandığı için bunalıma giren çocuklarımız olsun istemeyiz. Hayırlı evlat yetiştirmenin yolu, ‘hayır’lı cümleleri biraz daha fazla kullanmaktan geçer.
İki yetişkinin meydan kavgasında arada kalan çocuklar yumruklardan nasibini alır. Ebeveynlere normal gelen bir atışma bile, çocuk tarafından savaşın ortasındaki bir çatışma şiddetinde algılanır. Eşlerin birbirine bağırması çocuğun dünyasına yıllarca yankılanacak acı bir feryat olarak yerleşir. Problem yaşanan ailelerde çocuklar anneyle babanın arasında yakar top oyunundaki ebe gibi bir oraya, bir buraya koşturur ve minicik ellerini açarak can almaya çalışırlar. Canınızdan çok sevdiğiniz çocuklarınıza bu acıyı yaşatmayın!
Çocuğumuza elbette gözümüz gibi bakacak, el üstünde tutacağız. Hatta çoğu zaman sevgimizden dolayı şımartmamız da mümkün. Ama her sendelediklerinde kollarına girersek, ileride yere sağlam basmaları imkânsız hale gelir. Bu konu, çocuk şımartmaktan daha mühim bir mesele olarak ele alınmalı… Yaş ilerleyince şımarıklık belki geçer… Ama asalaklık baki kalır.
Kırılmış hevesler alçıya alınmaz. Tedavi çoğu zaman yıllarca sürer. Bu yüzden olur olmaz konular için çocuklarınızın heveslerini kırmayın. Size basit gelen bir meselenin, onların küçücük dünyasında ne kadar büyük yer kapladığını unutmayın!
Çocuklarınızı başka çocuklarla kıyaslamak en az dayak kadar kötüdür. Çocuğunuzun size, “Baba, bizim sınıftaki Orhan’ın babası çalışmış, çabalamış bir şirkete genel müdür olmuş. Çocuk okula özel şoförle gidip geliyor. Sen hâlâ memuriyette sürünüyorsun” dediğini hayal edin. Hoşunuza gider mi? Eğer gitmiyorsa siz de çocuğunuzu Orhan’la kıyaslamayın.
Çocuklarınızın durumunu değerlendirirken, sadece karne notlarına veya ne kadar kitap okuduğuna takılıp kalmayın. 93 kişiyi öldüren Norveçli cani Anders Behring Breivik de eğitim hayatı boyunca hep en iyi notları alır ve çok kitap okurmuş. Sürekli gittiği lokantanın Türk sahibi televizyonda, “Yemek yerken sürekli kitap okur, bir yandan da not tutardı” demişti. Yaşlandığınızda çocuğunuzun ne mesleği, ne de parası ilgilendirecek sizi. Bir bayram sabahı tek başınıza, buğulu gözlerle camdan bakarken çocuğunuzun karne notlarını çoktan unutmuş olacaksınız. O an tek beklentiniz bir zil sesi olacak.
Anne babalar olarak mes’uliyetimiz büyük. Bizim de çocuk yetiştirmeyle ilgili notlarımız, aynı e-okul sistemi gibi sürekli kaydediliyor. Ama sisteme giriş şifremiz hayattayken verilmiyor. Çocuklar yılda iki defa karne alıyor, biz anne babalar ise tek bir karne alacağız. Çocuk yetiştirme hanesinde yazan notu öğrendiğimizde de maalesef çocuklarımız yanımızda olmayacak.