MAKER, STEM denince herkes heyecanlanmaya başladı. 20 yıllık özel okulculuk hayatımda çocukların gönlüne dokunmak, düşünce becerilerini geliştirici çalışmalar yapmak ve bir spor ve el becerisi ile ilgisini artırmak için büyük çaba sarf ettim. Bu yolda mücadelem devam edecek. Çocukluğumuzda inşaat demirlerinden, tellerden, tahtalardan, bilyelerden yaptığımız arabalar, eşyalar, cihazlar, kartona sarılı pillerden yaptığımız el fenerleri aslında birer MAKER ürünü imiş. Aslında hepimiz çocukluktan beri MAKER imişiz de haberimiz yokmuş.
Günümüz çocuklarına acımamak elde değil. Özellikle köylerden uzak günümüz çocukları sokak oyunlarından, kendine yeterli el ve hayat becerileri kazanma imkânlarından uzak yaşıyorlar. Ağaçları, hayvanları tanıyamaz durumdalar. Torununun, “Ya büyükbaba! Televizyon, internet olmadan sizler nasıl yaşıyordunuz?” sorusu soran torun sendromu yaşıyoruz. Dedenin; “Ağaçtan ağaca yarışarak, çit yaparak, hayvanları tımarlayarak, kırlarda koşarak, bahçelerde oynayarak, kilden evler, arabalar, oyuncaklar yaparak, büyüklerden hikâye dinleyerek…” diye verdiği cevaplar fazla ilgi görmüyor gibi. Konumuz, dedenin mi torunun mu daha şanslı bir dönemde yaşadığı değil onun ötesinde ne olacak bu çocukların hali tarzında endişeler var zihnimizde.
Bir süre önce Deva Koleji yönetim kurulunun değerli başkanı Beyhan Bey’in davetlisi olarak Gaziantep’te idik. Deva Kolejinin düzenlediği Maker Faire etkinliğinde hareketli ve verimli bir gün geçirdik. Deva Koleji’ne Anadolu’da az sayıda yapılan bu güzel etkinliğe ev sahipliği yaptığı ve gösterdiği misafirperverlik için takdir ve teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Etkinliğe Türkiye’nin dört bir yanından 60’ın üzerinde okuldan 200’e yakın öğrenci, 100’e yakın proje, 1000 e yakın ziyaretçi katıldı. Fuarda Robert Kolejinden Bademli Ortaokulu’na, Nun Okulları’ndan Fransız Kolejine, kadar geniş bir okul yelpazesi vardı. Öğrencilerin düşünce ürünleri el emeği pek çok nefis proje içinde Şanlıurfa’nın bir köy okulundan cevval bir öğretmenin beş ateş parçası öğrencisi ile Mersin’de bir devlet okulunun becerikli öğretmen ve idarecilerinin özverili çalışmaları ile katılımları takdire şayandı. Ancak hepsinden daha önemlisi Furkan Kırmızı’nın öyküsü idi.
Her fuarda olduğu gibi o gün de öğrencilere daha yakın olabilmek için protokolden ayrı hareket etmeyi tercih ettim. İkinci kat koridorun sonundaki salonda ürettikleri ile ziyaretçilerini bekleyen bir gençti Furkan. Furkan’ın birbirinden bağımsız üç projesini yakından inceledim. Birkaç soru sordum ve konusuna hakim olduğunu gördüm. Verdiği cevaplarda kullandığı terminoloji her ne kadar etkileyici olsa da anlaşılması zordu. Yapım gereği, “Bak Furkan’cım projelerin gerçekten ilginç ancak ürününün ne işe yardığını, hangi alanlarda kullanılabileceğini, nasıl geliştirilebileceğini daha basit cümlelerle anlatmaya çalışmalısın” diye tavsiyelerde bulundum. Konuşma devamında Furkan’a fuara hangi okuldan katıldığını sordum. Filan Anadolu Lisesi ismini verdi ve ekledi. “Ancak ben okul adına katılmıyorum, ferdi olarak katılıyorum.” Furkan’ın bu cevabı daha çok ilgimi çekti ve sohbet koyulaştı.
Furkan, üç yıldır hiçbir öğretmen yardımı, kurs, destek almadan proje çalışmalarına başlamış. Aslında bir maker olmuş da haberi yokmuş. Kodlama, Arduino derken kendini geliştirmiş. Robot kol, enerji seviye ölçer, resimlerden hologram görüntü elde ettiği üç proje ile fuara katılmış. Meraklı, gayretli, çalışkan ve bir o kadar mütevazi olan bu Anadolu Aslanı ilgimi daha da çok çekti. Sohbete ara sıra müdahil olmaya çalışan bir beyefendi ile bir hanımefendinin Furkan’ın ailesi olduğunu daha sonra öğrendim. Furkan’ın İletişim bilgilerini aldım ve destek verilmesi arzumu da ekleyerek Deva Koleji yöneticilerine ilettim. Furkan ile ilgileneceklerine olan inancım tamdır.
Program kapanış seremonisinde farklı okullarda çalışan maker öğretmenlerin çalışmalarını ve tavsiyelerini paylaşmaları ve Orhan Bey’in kendilerine katkılarına teşekkürlerini keyifle dinledik. Urfa’dan katılan genç öğretmen ve öğrencilerin projelerini hangi şartlarda gerçekleştirdiklerinin hikâyesini belki ilk kez çıktıkları bir konferans salonu sahnesinde, kendilerinden dinledik. Hepsinin ortak özellikleri; hevesli, meraklı, gayretli ve çalışkan oluşları idi. Bunların tamamı Furkan’da zaten vardı. Programın sonunda hak ettiği takdiri alabilmesi ve destek verebileceklerin onu tanımasını sağlamak amacıyla moderatörden söz aldım. Yönetici, öğretmen, öğrenci ve ailelerden oluşan 500 kişilik salonda Furkan’ın hikâyesine küçük bir giriş yaptım. Bunun üzerine sahneye davet edilen Furkan, hikayesini kendi mütevazi üslubu ile tamamladı. Konuşmasındaki; “… öğretmenlerimden destek istedim ancak beni kale almadılar” şeklindeki tatlı siteminin de ilgili yerlerde karşılık bulacağını ümit ediyorum.
Program sonunda Furkan’ın memnuniyeti, mahcubiyet dolu teşekkürü ve bir gönle dokunmanın mutluluğu bana, üzerindeki ilgi ve onu bekleyen güzel bir gelecek de Furkan’a iyi gelir ümidindeyim.
Bir yorum yazın
E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir. Gerekli özen gösterilmeden yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.